KIRŞEHİRİN TARİHİ
Kırşehir; Ankara, Kırıkkale, Nevşehir, Yozgat ve Aksaray illeri ile komşu olan bir il. Çevresindeki tarihi buluntular Kırşehir’in mağara ve taş çağından buyana eski bir yerleşim merkezi olduğuna dair ipuçları veriyor. 1931-32 yıllarında Hiti olog Levi De Laporte Kırşehir’in Hashüyük köyünde ve yine İstanbul Üniversitesi adına Prof. H.Tt. Bossert’in başkanlığındaki ekibin Kırşehir kalesinde yaptıkları incelemeler; eski taş, tunç dönemleri, Hitit, Hellenistik, Roma Bizans, Selçuklu çağlarına ait yerleşmeler olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Lidyalılar ve Perslerden sonra Bizans imparatorluğunun eline geçen şehrin adı Bizans’ın ilk dönemlerinde imparatorun adını alarak Mokissos olarak anılmaya başlanmıştır. Anadolu’nun fethi ile şehir Selçuklu Türklerinin eline geçmiş ve şehrin adı bir süre Gülşehri olarak söylenmiştir. Kırşehir adının “Kırşehri” diye anılmasından Kırşehir’e dönüştüğü, şehrin adının Selçuklu döneminde Kırşehir olarak söylenmeye başlandığı tahmin edilmektedir. Moğol imparatorluğu’nun Anadolu’yu istilası her tarafta etkisini gösterirken Kırşehir Valisi (beyi) Nurettin Caca’nın Moğollarla uzlaşmacı siyaseti şehri güvenlik içinde tutmuştur. Nurettin Caca bilginlere yardımcı olmuş, Caca Bey medrese ve külliyesini kurmuştur.
Medresede çeşitli bilimsel bilgilerin öğretilmesinin yanı sıra gökbilim incelemeleri yapılmıştır. Caca Bey’in yaptırdığı Caca Bey Medresesi Gökbilim yüksek okulu (Ilm-ü Heyet) olarak kullanılmıştır. Kırşehir Ortaçağ Anadolu tarihinde çok önemli bir rol oynamış, Ahilişin merkezi olmuş, bu kurulumun kurucusu sayılan Ahi Evren buraya yerleşmiştir. Öte yandan Babailiğin kurucusu İlyas Baba buraya gelmiş, Türk dilinin öncü övgücüsü, Mutasavvuh şair Aşık Paşa burada yaşamış ve burada ölmüş, Mevlana Celaleddini Rumi’nin öğrencilerinden (Tilmizlerinden) Süleyman Türkmani ve Mehmet Aksarayı Kırşehir’e gelerek Mevlevi Tekkelerini kurmuşlardır. Birinci Selçuklu döneminde önemli kültür merkezlerinden olan Kırşehir Osmanlılara geçtikten sonra da önemini korumuş fakat Osmanlı padişahlarının Anadolu’ya önem vermemeleri sonucu diğer vilayetler gibi Kırşehir’de eski önemini yitirerek küçük bir yerleşim merkezi haline gelmiştir. Birinci paylaşım savaşı sonucu Anadolu’nun emperyalist güçler tarafından işgal edilmesine karşı Atatürk’ün başlattığı tepkileri ve örgütlenmeleri Kırşehir’de de görüyoruz. “Hakları Koruma Derneği”, “Müdafai Hukuk Cemiyeti” gibi dernekler kurulmuş, bu derneklerin öncülüğünde Kırşehir halkı Kurtuluş savaşı’na bütün gücüyle katılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Kırşehir il merkezi olmuştur. Politik nedenlerden dolayı 1954 yılında ilçe yapılarak Nevşehir’e başlanmış, 1957 yılında yeniden il merkezi olmuştur.
KIRŞEHİR’İN COĞRAFI YAPISI
Kırşehir’in altı ilçesi bulunmaktadır. Bu ilçeler; Akçakent, Akpınar, Boztepe, Çiçekdağı, Kaman, Mucur ilçeleridir Kırşehir’in Merkez ilçeye bağlı 4 kasaba, 52 köyü; Akçakent ilçesine bağlı 21 köyü, Akpınar ilçesine bağlı 26 köyü, Boztepe ilçesine bağlı 1 kasaba, 13 köyü, Çiçekdağı ilçesine bağlı 2 kasaba, 44 köyü; Kaman ilçesine bağlı 10 kasaba, 41 köyü, Mucur ilçesine bağlı 44 köyü bulunmaktadır. İl genel görünümüyle bozkır özelliğini taşımaktadır. Dere kenarlarında yetişen meyve ağaçları, kavak ve söğüt ağaçlarından başka toplu ağaç kümelerine rastlanmaz. Oldukça geniş tarım alanı olmasına karşın verim düşüktür. Son yıllarda modern tarım geliştirilmeye çalışmaktadır. Köylerde topraksız ve az topraklı köylü çoktur. Bunlar ya toprağı olanların yanında ücretli işçi olarak çalışırlar yada arıcılık yaparlar.
Başka iş sahası olmadığından topraksız ve az topraklı köylüler, il ve ilçe merkezlerindeki işsiz insanlar büyük illere göç ediyorlar yada Avrupa’ya işçi olarak gidiyorlar. Köylerin, il ve ilçelerle olan ulaşımı kışın nadiren kar nedeniyle aksayabilmektedir. Okulsuz köy yok denecek kadar azdır. Anadolu’nun diğer illerine göre okuma yazma oranı oldukça yüksektir. 2007 Yılında Ahi Üniversitesi kurulmuştur.